Hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mayıs 2017 Perşembe

ALİ FUAD BAŞGİL

 Cumhuriyet devri Türk hukukçusu, profesör. Samsun’un Çarşamba kazasında 1893 senesinde doğdu. Tahsilinin bir kısmını burada ve İstanbul’da yaptı. 1914’te Birinci Dünya Harbine katılarak dört yıl Kafkas cephesinde savaştı. Savaştan sonra 1920 senesinde Fransa’ya giderek Gronoble Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisansını tamamladı. Bundan sonra Paris’te bir taraftan doktorasını bitirmeye çalışırken, diğer yandan Sarbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Koluna devam etti ve 1929 senesinde mezun oldu. Bu arada Paris Siyasi ilimler Okulunu da bitirdi. Daha sonra Lahey Devletler Hukuku Akademisi Kurslarını tamamladı. Boğazlar Meselesine dair teziyle 1928’de hukuk doktoru oldu.

6 Mayıs 2017 Cumartesi

ALACAK

 Bir kimsenin, bir alış-veriş veya bir iş karşılığı yahut başka yollarla hak edip, henüz eline geçmeyen para veya mal. Alacak bir hak olup, bir kimseye, diğer bir kimseyi, o anda veya daha sonra bir şey vermeye veya yapmaya veya yapmamaya zorlama yetkisi verir.
  Bu hakkın sahibine alacaklı denir. Alacak hakkı kanundan (tazminat, nafaka gibi) veya sözleşmeden (akitten) veya bir iş karşılığı olarak doğar. Derhal ifası istenen alacağa “mu’accel alacak” belli bir müddet sonra alınacak olan alacağa “müeccel (acil olmayan) alacak”, bir şartın tahakkukuna veya fesh olmasına bağlı olana “şarta bağlı alacak” denir. Alacak, adi (te’minatsız) veya te’minatlı (rehinle sağlanmış) olabilir. Alacak, aynı hukuki bağıntının aktif yönünü; borç ise pasif yönünü ifade eder.

6 Nisan 2017 Perşembe

AKREDİTİF

Bir bankanın, belirli bir para tutarı için, üçüncü bir şahıs lehine, kefaleti altında, muhabiri nezdinde açtırdığı itibar hesabı.
Bankalar genellikle yurt dışından mal getirtmek isteyen ithalatçılara, yurt dışından malı gönderen ihracatçının parasını alacağı muhabir bankası nezdinde kredi açar. Bu işlem için genellikle, ithalatçının bankası (Türkiye’deki banka), muhabir bankaya bir akreditif mektubu (letter of credit) yazar. Müşterinin de, bankaya bir taahhütname niteliğinde mektup tevdi etmesi gerekir. Akreditifte, kredi emrini alan muhabir bankaya “creditant”, krediyi açan muhabir bankaya “crediteur”, krediyi alan şirkete “crédité” adı verilir.
Başlıca akreditif türleri; gayrikabili rücu akreditif, kabili rücu akreditif, teyit edilmiş ve teyit edilmemiş akreditif olmak üzere dörttür.

AKİT

 İki veya daha çok kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla meydana gelen ve taraflara yani akde katılan kimselere karşılıklı haklar sağlayan ve borçlar yükleyen bir anlaşma. Akitler, çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Hukuki sahalara göre: Borç akitleri (borçlanma münasebeti doğuran akitler), alım-satım, kira, emanet akitleri.

5 Ocak 2017 Perşembe

AJAN

Siyasette ve milletlerarası münasebetlerde bir partinin veya siyasi grubun mensubu veya bir ülkenin vatandaşı iken, karşı tarafa veya düşmana hizmet eden kimse. Ticari ilişkilerde alıcının veya satıcının işlerini takib ve menfaatlerini muhafaza maksadıyla faaliyet gösteren kişi veya firma. (Bkz. Acente). Ayrıca, ülkelerin kendi elemanlarından istihbarat veya bozgunculuk için karşı ülkelere gönderdikleri kişilere, Beden Terbiyesi bölgelerinde bir spor dalının resmi üyelerine, Deniz Müsadere Mahkemesinde devleti temsil edenlere ve bir kurumun diğer kurum nezdindeki temsilcilerinin hepsine de ajan denir.

10 Aralık 2016 Cumartesi

AF

 Suç işleyen bir kişinin takib edilerek ve cezalandırılarak kamu gücünün kullanılmasından, adalet ve genel fayda düşüncesiyle, vazgeçilmesi. Genel ve özel olmak üzere iki türlüdür. Genel af: Sosyal fayda düşüncesiyle, bütün veya belirli bazı suçları ve hükmedilmiş ise cezaları bütün neticeleri ile birlikte düşüren bir yasama tasarrufudur. Bu tasarruf çıkarılan bir kanunla gerçekleştirilir. Özel af: Kesinleşmiş bir cezayı büsbütün kaldıran, hafifleten veya hafif olmak şartıyla başka bir cezaya çeviren af müessesesi. Genel af kapsamına mahkeme safhasında olan suçlar girer.

ADLİYE KOMİSYONU

 Adli işlerle ilgili meclis. Mahkemeler teşkilatında, üyeleri Adalet Bakanlığı tarafından seçilen, bir başkan ile en fazla dört üyesi bulunan ve ağır ceza mahkemesi merkezinde, en yüksek dereceli hakimin başkanlığında kurulan, hakimlerden müteşekkil heyet, Encümen. Cumhuriyet Savcısı bu encümenin tabii üyesidir. Adalet Bakanlığına bağlıdır. Bu komisyon, adli teşkilatta hakim ve savcılar icra müdürü ve yardımcıları dışında kalan me’murların atama, nakil, disiplin cezası verme gibi özlük işlerini ve kanunlarda belirtilen diğer görevleri yerine getirir.

ADLİYE (Adli Teşkilat-Adalet Teşkilatı)

 Adaleti sağlamakla görevli makamların tamamı. Günümüz devlet teşkilatında, adli teşkilat içerisinde yer alan makamların kuruluşu ve diğerleri ile olan münasebetleri, vazife ve selahiyetleri çeşitli kanunlarla düzenlenmiştir.

ADLİ TIP

 Adli soruşturmalarda insan hayatı ile ilgili ortaya çıkacak meselelerin çözümüyle uğraşan ve hukuka yardımcı olan bilim dalı. Türkiye'de bu vazife Adli Tıp Kurumu tarafından yürütülmektedir. Adli tıp; mal ve hakkın kullanılması kudretinin tayini, evliliğin hükümsüzlüğü veya boşanma sebeplerinin araştırılması, iddet kesen hallerin bulunup bulunmadığının incelenmesi, ölüm halinin ve anının tesbiti, hastalık ve yaralanmalarda çalışma kabiliyetinin azalma derecesi ile işten kalma müddetinin belirtilmesi, Hukuki ehliyet ve ceza sorumluluğu hususlarının tayini, ırza geçme, yaralama, öldürme, çocuk düşürme olaylarında mahkemelerin sorularının cevaplandırılması, ölüm ve öldürme halinde ölünün muayene ve otopsisini yapmak vazifelerini yürütür. Çok eski çağlardan beri hukuk ve ceza davalarında hekimlere başvuruldu. İlahi dinlerde ve çeşitli kanunlarda adli tıpla ilgili hükümler yer aldı. Hammurabi Kanunlarında adli tıpla ilgili hükümler vardır.

ADLİ SİCİL

 Bir kimsenin mahkumiyeti olup olmadığının anlaşılması için konulmuş bir kayıt usulü. Bu usule göre, her adliye mahkemesinde aleyhinde ceza davası açılanlar hakkında zabıt katibi bir fiş tutar; bu fişe tahkikatın (soruşturmanın) veya mahkemenin neticesi yazılır. Şahıs mahkum olursa, bu fişin bir sureti o şahsın doğduğu yerin mahkemesine gönderilir. Bir kimsenin mahkumiyeti olup olmadığı Adalet Bakanlığı Adli Sicil Müdürlüğünden öğrenilebilir. Adli sicil, ceza ve haciz, iflas gibi hukuk muamelelerinde de tutulur. Bir suçtan dolayı hüküm giymiş bir kimsenin adli sicil fişi, belli bir müddetin geçmesiyle adli sicilden çıkarılabilir. Bu durumda mahkumun hiçbir mahkumiyeti yok kabul edilir.

ADLİ MÜZAHERET

Mahkeme veya icra masraflarını ödeyemeyecek kadar fakir olup, haklarını arayamayacak veya müdafaalarını yapamıyacak olanlara devletin yaptığı yardım. Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu'nca düzenlenmiştir. Adli yardım talebi davanın açılacağı mahkemeye yapılır. Dilekçeye fakirlik belgesi de eklenir. Adli müzaheret harçlardan muafiyet, ücretsiz avukat te’mini gibi hususlarda yapılır. Bir ülkedeki davayla alakalı bazı hukuki muamelelerin yerine getirilmesi, bazı durumlarda, bir diğer devlet tarafından yapılması icab eder. Bu adli muamelenin başka bir devlet tarafından ifasına uluslararası adli müzaheret denir. Mesela, Türkiye’deki bir dava ile ilgili bir sanık Almanya’da bulunsa, Almanya’daki yargı organlarının bu sanığın ifadesini alması gibi ceza muhakemesiyle ilgili uluslararası adli müzaheret şöyle bir tasnife tabi tutulabilir:
1) Suçlular hakkındaki adli bilgilerin karşılıklı verilmesi.
2) Suçluların bir ülkede yargılanması sırasında gerekli bazı işlemlerin yabancı ülkede yapılması.
3) Suçluların yakalanması bakımından ortaklaşa polis faaliyeti. 4) Suçluların iadesi.

ADİ MUHAKEME USULÜ

Kanunun özel bir muhakeme usulüne tabi tutmadığı, bütün hukuk davalarında uygulanan muhakeme (yargılama) usulü. Yazılı muhakeme usulü de denir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda özel muhakeme usulüne tabi haller hariç, anlatılan muhakeme usulü, adi muhakeme usulüdür.

5 Aralık 2016 Pazartesi

ADALETNAME

Padişah veya halifelerin; kanunları uygulamayan ve görevlerini kötüye kullanan devlet adamlarını uyarmak veya tahta çıktıkları zaman devleti adaletle idare edeceklerini bildirmek için yayınladıkları yazılı emir. Adalet hükmü. Hüsn-i niyet sahibi hükümdarların İslamiyetten önceki devirlerde, adaletname türünden belgeler veya sözlü ifadelerle, idare ettikleri toplumları zulümden korumaya çalıştıkları görülmektedir. Resulullah efendimiz de, kendisine nazil olan Kur'an-ı kerimle ve hadis-i şerifleriyle insanlara zulmetmemeyi, adil davranmayı emir buyururlardı. Dini alem-şumul olduğu gibi, getirdikleri ve söyledikleri de bütün insanları içine alırdı.

ADALET

 Bir amirin, bir hakimin; memleketi idare için konulan kanun, kaide ve çizilen hudud içinde hareket etmesi. Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme ve yerine getirmede doğruluk. Adalet anlayışı, çeşitli dünya görüşlerine göre değiştiği için, hakkındaki tarifler de çok değişiktir. Adaletin dinimizdeki tarifi, kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Alemlerin bütünü, insanlar, melekler, cinler, bitkiler, cansız varlıklar, gökler, yıldızlar, madde ve mana alemlerinin hepsi, Allahü tealanın aciz, muhtaç mahlukları ve mülküdür. Bunların hepsinin sahibi O’dur. Allahü tealanın işleri içinde adalete uymayan bir şey olmaz. Allahü teala, her memlekette, bulunan kulları için adaleti fazlasıyla yapmıştır. Akıl ve baliğ olmadan ölen Müslüman olmayanların çocuklarını Cehennem'e sokmayacaktır. Akıl ve baliğ, yani evlenecek çağa geldikten sonra İslamı duymadan ölenlere de azab yapılmayacaktır. Bu kişiler, İslam dinini işittikten sonra merak etmez, öğrenmez, inat edip inanmaz ise, o zaman ceza göreceklerdir.