21 Ağustos 2016 Pazar

ABDULLAH BİN ABDÜLGANÎ EL-MAKDİSÎ


Evliyânın büyüklerinden, hadis ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Mûsâ olup,
ismi, Abdullah bin Abdülganî bin Abdülvâhid bin Ali el-Makdisî'dir. Lakabı Cemâlüddîn'dir.
1185 (H.581) senesi şevvâl ayında doğdu. 1232 (H.629) senesi ramazan ayında cumâ günü
Şam'da vefât etti.
Abdullah el-Makdisî, Kur'ân-ı kerîmi amcası Şeyh el-İmâd'dan öğrendi. Fıkıh ilmini Şeyh
Muvaffakuddîn'den, Arab dilinin inceliklerini ise Ebi'l-Bekâ el-Akberî'den öğrendi. Şam'da;
Abdurrahmân bin Ali el-Harkî, İsmâil el-Cinzevî ve Ebû Tâhir el-Huşûî'den, Bağdâd'da;
Abdülmün'îm bin Küleyb, El-Mübârek bin Matuş ve Mes'ûd El-Cemâl'dan, İsfehan'da; Halîl
er-Râzânî ve Ebü'l-Mekârim el-Lebbân'dan, Mısır'da; Ebû Abdullah el-Ertâhî ve oğlu
Sa'd-ül-Hayr'dan, Nişâbûr'da; Mensûr el-Ferâvî, El-Müeyyid et-Tûsî'den ve birçok âlimden
hadîs-i şerîf dinledi, yazdı ve rivâyette bulundu. Bunun yanında Mûsul, Erbil, Mekke ve
Medîne'ye de gidip hadîs-i şerîf dinledi.

Kendisinden ise; Hâfız ez-Ziyâ, Şeyh Şemsüddîn, Şeyh-ül-Fahr, Şems ibni Hâzım, Şems
İbn-ül-Vâsıtî, Nasrullah bin Iyâş, Nasrullah Sa'd-ül-Hayr ve birçok âlim hadîs-i şerîf
rivâyetinde bulundular. Kendisinden icâzet (diploma) almak sûretiyle en son rivâyette
bulunan, Kâdı Takıyyüddîn el-Hanbelî'dir.
İbn-ül-Hacîb onun hakkında
Hâfız Cemâlüddîn, sağlam, güvenilir, dînine son derece bağlı bir zâttır. Emâneti koruma,
mârifet, ezberinin kuvvetli olması hususlarında, zamânımızda bir benzeri yoktu. Çok
mütevâzî, heybetli, vakûr, ağırbaşlı, cömert, müsâmehakâr, aklı selîm sâhibi, özür dileyenin
özrünü kabûl edici, çok ibâdet eden, vera' sâhibi, her an nefsi ile mücâdele eden bir zât idi."
demektedir.
Hâfız ez-Ziyâ ise onun hakkında; "Kur'ân-ı kerîmi kırâatına uygun, doğru ve güzel okurdu.
Ebû Mûsâ, fıkıh ve hadîs-i şerîf ilimlerinde zamanının büyük âlimi oldu. Birçok yere ilim
öğrenmek için gitti. Çok kere bu yolculukları yürüyerek yaptı. Her hâliyle örnek, kendisine
uyulan bir zât oldu. İnsanlar, onun derslerinden çok istifâde ettiler." demektedir.
Ebû Mûsâ, İsfehan veNişâbûr'a ilim öğrenmek için yalınayak giderdi. Yolda açlık ve susuzluk
sıkıntılarına da göğüs gererdi. Melik el-Eşref, onun için Sefh'de kendi ismiyle bir hadîs
külliyesi yaptırdı ve Ebû Mûsâ'yı buraya idareci ve müderris tâyin etti.
Zekîyyüddîn el-Berzâlî ise; "Hâfız Cemâlüddîn, sağlam, dînine bağlı olup ve doğruyu
yanlıştan ayırırdı." demiştir.
Muhammed bin Selâm onun için; "Ebû Mûsâ, bir müzâkere, ders meclisi kurdu. Pek çok
kimse akın akın ona koştu. O, ilim ve edeb olarak bütün üstünlükleri kendisinde toplamıştır."
demektedir.
Ebû Mûsâ hazretleri vefât ettikten sonra, talebelerinden pek çoğu rüyâda gördüler. Bir
talebesi onu rüyâda gördü ve; "Size nasıl muâmele yapıldı?" diye sordu. "Allahü teâlânın
ihsânı ve ikrâmı ile nîmetler içindeyim." dedi. Bir başkası onu rü'yâsında gördü ve; "Haliniz
nasıldır?" diye sordu. Ona da; "Hayra kavuştum." diye cevap verdi.
Ebû Mûsâ el-Makdisî bir talebesine rü'yâda şöyle dedi:
Yavrum! Benim, dünyâda iken okuduğum ve size yazdırıp öğrettiğim duâya devâm et. O duâ,
sana yazdırdığım falan kâğıttadır. O duâ; "Yâ Rabbî! Sen benim Rabbimsin. Senden başka
ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni yoktan yarattın. Ben senin kulunum." duâsı olup, dünyâda
çok okunması sebebiyle burada kurtuluşuma sebeb oldu. Ona devâm et!
Vefâtı sebebiyle, Yûsuf bin Abdülmün'îm, söylediği kasîdede onun hakkında özetle şöyle der:
"Ölümüyle berâber sevinç ve neş'enin yok olduğu kimseye üzülmemek elde değildir. Şâyet o
kişi yaşasaydı, dîni öğretir, insanlara Allahü teâlânın yolunu gösterir ve sünnetleri yayardı."

1) Şezerât-üz-Zeheb; c.5, s. 131
2) Mu'cem-ül-Müellifin; c.6, s. 76
3) Tezkiret-ül-Huffâz; c.4, s. 1408
4) Tabakât-ül-Huffâz; s. 495
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.7 s. 381.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder